top of page

Huzurlu Bir Yaşam için: Kalbe Yolculuk

Güncelleme tarihi: 7 Tem 2019

Dünyamız öyle değişim zamanından geçiyor ki, hüzün, hüsran, hayal kırıklığı, kızgınlıklar ve dargınlıklar la dolu bir hayat içerisinde bulabiliyoruz kendimizi. Bu yoğun duygular bizi çoğu zaman olmak ya da yapmak istediğimiz şeylerden alıkoyabiliyor. Bazen kim olduğumuzu sorguluyoruz.



Aslında en önemli soru bu; Ben Kimim?

Bu soruya cevap verebilmek için bir sürü meslek ediniyoruz. Ben öğretmenim, ben yöneticiyim, ben iş adamıyım, ben esnafım, ben öğrenciyim, ben anneyim, ben babayım… Gerçek kimliğimiz maskeler oldu farkında olmadan. Peki ya gerçek ‘Ben’ içeride bir yerde saklıysa? Onu bulmak için kendi içsel sürecimize başlıyoruz ardından ve işte o zaman adına ‘Yol’ dediğimiz süreç başlıyor, insanın kendinden kendine doğru giden, vasıtası beden olan. Yanılsama şu ki, bedenin yöneticisinin, yani dümenin başında olanın zihin olduğunu sanıyoruz. Sadece bildiği kadarıyla idare edebiliyor bedeni. Peki, gerçekte zihnimizi yönlendirenin Kalp olduğunu söylesem?


Nasıl mı?

Eski çağlardan beri kalp çok değerli bir organ olarak bütün inanışlarda en önemli sembol olmuş, anlatılmış hep insanlara. Kalpten hareket eden, düşünen ve bilen insanlara atıfta bulunulmuş, çok ‘yürekten’ bir insan ya da ‘gönül’ adamı tabirleri ile. ‘Gönlünün’ kimden yana olduğunu söylemiş insanoğlu kimi zaman cümlelerinde, hislerine vurgu yapmak için.

İşte bütün bu ‘kalbi duygular’ ile hareket edenler yönlerini bulmuş hayatta, aklı baskın olanlar ise aramaya koyulmuşlar ‘hakikat’i. Ve başarılı da olmuşlar aslında.


Bilim insanları yaptıkları araştırmalarda kalbin aslında kendi beyninin olduğunu ve beynin kalbe gönderdiğinden daha fazla bilgiyi kalbin beyne ve diğer organlara gönderdiğini keşfetmişler yıllar önce. Bu keşif kalbin gerçeğini ortaya koyma yolunda atılan en önemli adımlardan biri olmuş. Peki, kalbin beyine gönderdiği sinyaller neye göre çalışıyor? Hislere göre. Yani insanoğlu verdiği kararları duygularına göre veriyor. Duyguların dili ise bize kalbin nasıl etkilendiğini anlatıyor. Olumsuz duygularda kalp ritmi değişerek uyumsuz bir şekilde çalışmaya başlıyor ve insan bedeni bu düzensizliği uyku bozukluğu, odak sorunları, depresyon, suçluluk, küskünlük, endişe ve kaygı olarak yaşıyor. Kalp ritmini tekrar düzene sokan ve DHEA adlı hormonun salgılanmasına neden olan şey ise olumlu duygular, yani neşe, keyif, coşku, huzur kişiyi dinginliğe kavuşturuyor. Böyle olduğunda ise kişinin reaksiyonları değişiyor.

Peki, hayatta stres kaynakları hiç mi yok? İş ortamında, evde, okulda ilişkilerden kaynaklı ya da istenmeyen, beklenmedik durumlar karşısında gelişen stres elbette herkesi etkiliyor. İnsan olmanın gereği ve doğası bu.


Peki, bu etki geri çevrilebilir mi?

Bilim insanları yıllardır yapmış olduğu araştırmalarla birlikte kalbin her gün olumlu duygular hissetmesi ve olumlu duygularda bir süre kalmasının insanların zihinsel, duygusal ve fiziksel anlamda dengeye kavuşmalarına yardımcı olduğunu ve insanların hayat kalitelerini iyileştirdiğini kanıtladı.

Peki, bu olumlu duygular nasıl hissedilebilir, deneyimlemek ister misiniz? Bir an durun, mola verin ve kendinize bir zaman ayırın. Sevdiğiniz birini ya da bir yeri düşünün ya da çok mutlu hissettiğiniz bir anı. Bunu düşünürken rahat ve dingin nefesler alın ve aynı zamanda bu andaki duyguyu hatırınızda tutarak bir ya da iki dakika böylece kalın. Nasıl hissettiniz? Muhtemelen rahatlamış ya da huzurlu. İşte bu kadar basit. Bu basit egzersiz kalbinizin daha düzenli çalışmasına ve mental, duygusal ve fiziksel sistemlerinizin daha dengeli olmasına neden oldu.


Gün içerisinde düzenli olarak bu basit egzersizi yaptığınızda daha güçlü hale gelir ve karşılaştığınız zorlu durumlarla daha kolay baş edebilirsiniz. Kalbin beyne gönderdiği sinyaller daha uyumlu sinyaller olacağı için zor durumlarda dahi daha rahat karar verebilir ve hatta yoğun duygulara girmeden olayların üstesinden gelebilirsiniz.

İşte ‘hakikat’ arayışındaki bilim insanlarının bu keşfi, kalbin bu gerçeğini ortaya koyuyor. Peki gelelim asıl soruya; Ben Kimim? İşte bu sorunun cevabı kalbinizde yatıyor. Kalbinizin sesini dinlemeniz gerekiyor. Peki siz kalbinizin ‘ses’ini duyabiliyor musunuz?



43 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page